hariçten

Zekata Bakış

  Kuran’da genellikle namaz ile birlikte anılan zekat ibadeti hakkında, insanlardan pek nasihat duymazsınız. Neden acaba? Malum zekat mali bir ibadettir, tamamiyle cüzdanla alakalıdır; namaz gibi masrafsız(!) değildir. ‘Mal canın yongasıdır’ düşüncesinin hakim olduğu bir toplumda zekatın geri plana itilmesinin sebebi bu olabilir.

Kelime kökü olarak temizlenme ile alakalı zekat adı verilmesinden anlaşılıyor ki bu ibadetin mal temizliği ile yakın ilişkisi var. Bir miktarını vermek/elden çıkarmakla geride kalanını temizlemiş oluyorsunuz.

Malınız/paranız kirli mi ki onu temizlemek lazım olsun? Galiba bu kir bizim düşündüğümüz anlamda bir pislik değil. Omuzlarımıza yüklenen bir sorumluluk yükü var, o ağırlıktan kurtulma rahatlığı temizlenme/arınma rahatlığına benzetiliyor.

Bir arkadaşın ifadesiyle zekat ve sadaka gibi ameller toplumda olması gereken bir döngüyü sağlar. Yani Kudret’ten size inmiş olan zenginliği siz vazifeniz olduğu üzere ihtiyaç sahiplerine dağıtmazsanız bu döngüyü kilitlemiş olursunuz. Çünkü bu zenginlik size ilahi bir torpil olarak değil döngünün sağlanması hikmetine binaen vazife olarak verilmiştir. “Hocam ben çalıştım ben kazandım…” Geçin bunları, kimse çalışarak zengin olmaz. Ayrıca neredeyse atasözü haline gelmiş; Allah ilmi isteyene, zenginliği ise istediğine verir.

Şimdi sen bu döngüyü devam ettirmekle vazifeni yapmış, yükten kurtulmuş oluyorsun. Bir bakıma malın/paran temizlenmiş, arınmış oluyor.  Geride kalan kısmı bereketleniyor. Bereket mezusunu başka zamana bırakalım…

Peki döngü tıkanırsa, yani zekat vermezsen ne olur? O zaman büyük sistemi, işleyişi bozmanın bedelini ödersin. Bu sana musibet gibi, hastalık gibi, trafik cezası gibi şeylerle çok çabuk geri döner. Eğer zekat ve sadaka vermemek bütün toplumda yaygınlaşmışsa, neticesi genel bir musibet olarak görülür; savaş gibi, deprem gibi, ekonomik kriz gibi…

Hasılı kelam sen zekatı vermezsen, Allah onu bir şekilde mutlaka elinden alıyor. Oysa güzellikle verseydin bu sana bereket olarak geri dönecekti. Allah zorla alınca musibet üstüne musibet oluyor, fakirleştikçe fakirleşiyorsun.

Bu sebeple zekat Kuran’da sürekli dikkat çekilen amellerden biri olmuş ve ”Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin.” diye dinin direği ile yan yana anılmıştır.

Allah’ın bu kadar öne çıkardığı zekatı eskiler genellikle Ramazan ayı içinde fitre ile birlikte aradan çıkarırlardı. Tarıma dayalı bir toplum olarak gelir, harmanda yıllık olarak elde edildiğinden zekat da bir kerede verilir ve bu Ramazan ayına denk getirilirdi. Belki Ramazan’ın feyzinden yararlanma amaçlı ortaya çıkan bu durum, sonradan adet haline gelip yerleşmiş.

Bugün ise durum farklı. Yine ziraatla uğraşsa da herkesin az veya çok aylık geliri var. O halde harmanı veya Ramazanı beklemeye gerek yok, zekat aylık verilebilir. Maaşın ne kadar, on bin lira; kırkta biri ne, 250 lira. Her ay başında ver ikiyüzelliyi, işine bak. Bu kadar cüz’i miktarı neye vermiyorsun ki. Hiç olmazsa paranı ve vicdanını temizle, rahatın keyfini yaşa. ‘Hocam köyde fakir kimse yok, kime verelim…’ Mutlaka senden daha kötü durumda birileri vardır, iyi bak görürsün…

Hem senin birinci amacın paranı temizlemek değil mi? Vermek için can atman lazım. Galiba Hz. Ali’nin sözüydü: “Alanın sadakaya ihtiyacından daha çok, Senin verince kazanacağın sevaba ihtiyacın var.’

Bir de kırkta bir, yani % 2,5 meselesi var. Bu zekatta verilmesi gereken en düşük orandır. Maalesef bizde kural haline getirilip bu oranda verilir olmuş. Oysa zekatın üst sınırı yok. Tamam kimseden Hz. Ebubekir gibi malının tamamını, Hz. Ömer gibi yarısını verme aliceneplığı beklenemez. Yalnız maaşının yüzde onunu verenleri biliyorum, hiç de hallerinden şikayetçi değiller.

Malesef zekat, yahut genel olarak infak/verme kavramından alabildiğine uzaklaşmış toplumumuzda böyle fedakarca davrananlar hoş karşılanmıyor. Müslüman Müslümana ‘Neden bu kadar çok veriyorsun?’ diye sorup, bunun altında başka şeyler arıyor. Bunu diyenler kırkta biri bile vermek istemeyen tıynıyette…

İnsan mal ve dünya sevgisi nedeniyle bile olsa zekat ve sadakayı isteyerek vermelidir. Mesela bir ağacı budayınca nasıl onun daha gürleşmesini sağlıyorsak, zekat ve sadaka vermek de böyledir. Belki açıklanamayan bereket kavramı burada ortaya çıkıyordur.

İspat edilemeyen bir duyum ile noktalayalım: “Zekat gibi maddi vazifelerin ihmali insanda bazı hastalıklara neden olabilir. Zekatsızlığın özellikle böbrek rahatsızlıklarına yol açtığına dair bulgular var.”

Share with others

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir